Quantcast
Channel: Üsküdar Üniversitesi
Viewing all 782 articles
Browse latest View live

1. Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresi Başladı…

$
0
0

Pozitif Psikoloji, Polyannacılık mı?

Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen 1. Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresi’nin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pozitif psikolojinin Polyannacılık olmadığını belirterek “Eksiyi sıfıra getiren psikolojinin ihmal edilmiş bir ayağı var, kişiyi sıfırın üzerine çıkarmak. Pozitif psikoloji, kişinin ruh sağlığının bozulmaması için çalışan bir alan” dedi. Doğunun bilgeliği, Hz. Mevlana öğretilerinin Pozitif Psikoloji olarak bugün bize sunulduğunu vurgulayan Tarhan hasta olmakla değil, olmamakla ilgilenmek gerektiğinin altını çizdi. 

Normal yaşamı daha doyumlu hale getirmeyi amaçlayan pozitif psikoloji, Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen 1. Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresi’nde her yönüyle tartışılıyor. Psikoloji Bölümü tarafından 28-29-30 Nisan 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilen kongreye katılan ulusal ve uluslararası düzeyde önemli isimler, pozitif psikolojiyi tüm yönleriyle ele alıyor.

Onursal başkanlığını Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın yaptığı kongrenin başkanlığını ise Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tayfun Doğan yürütüyor. Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda düzenlenen kongrenin teması “Daha İyi Bir Yaşam İçin Pozitif Psikoloji” olarak belirlendi.

Kongrenin açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Bacanlı ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nevzat Tarhan yaptı.

Pozitif Psikoloji akademik hayatla gündelik hayatı kaynaştırıyor

Prof. Dr. Hasan Bacanlı, pozitif psikolojinin çok önemli bir alan olduğunu söyledi. Psikolojiyle akademik olarak uğraşan kişilerin fildişi kulelerinden kolay kolay inemediklerini belirten Bacanlı, “Yaptığımız araştırmaların gündelik hayata ne kadar yansıdığı ile ilgili çok detaylı bilgi sahibi değiliz. Akademik hayatla gündelik hayatı birbirine kaynaştırmak yakın zamana kadar pek mümkün olmamıştı. Pozitif psikoloji bu aradaki mesafeyi kapatmak üzere önemli bir girişimdir. Böyle bir kongreye ev sahipliği yapmak çok önemli ve sevindirici” diye konuştu.

Pozitif Psikoloji Polyannacılık değildir

Prof. Dr. Nevzat Tarhan da pozitif psikolojiye önem verilmesinin aslında psikolojinin geleceğini yakalamak anlamına geldiğini belirterek “Psikoloji denildiği zaman hep patolojiyle uğraşan bir alan olarak görülüyor, insanda depresyon varsa normal hale getirmek, psikotik tablo varsa onu normal hale getirmek yani eksiyi sıfıra getirmek olarak anlaşılıyordu. Pozitif Psikoloji denildiğinde şuna rastlıyorum;  genellikle Polyannacılık gibi anlaşılıyor hâlbuki pozitif psikoloji Polyannacılık değil. Eksiyi sıfıra getiren psikolojinin ihmal edilmiş bir ayağı var, kişiyi sıfırın üzerine çıkarmak. Kişiyi güçlendirmek, bunun fiziksel tanımlamasını yapmak, metodolojisini yapmak olarak gecikmiş ihmal edilmiş ve hümanistik psikoloji bunu doldurmaya çalışmış.” Dedi.

Hasta olmakla değil olmamakla da ilgilenmek gerekiyor!

Psikiyatristlerin ve çocuk hekimlerinin diplomalarında ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı ve çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı yazar diyen Tarhan;

“Sadece bu iki branşta sağlıkla ilgilenmeyle ilgili bir standart getirilmiş, bu demektir ki kişinin hasta olmasıyla değil hasta olmamasıyla da ilgilenmek gerekiyor. Bu hekimlikte tedavi edici hekimlik ön plana çıkar, kişi hasta olduktan sonra tedavi etmek bunda başarı göstermek güzel bir şey ama bundan daha önemlisi önleyici hekimlik var. Bu kişinin hasta olmaması için çalışmak yani koruyucu hekimlik. Pozitif psikoloji de kişinin ruh sağlığının bozulmaması için çalışan bir alan bu. Bunun için mutluluk bilimi olarak da tanımlanıyor. Kişinin nasıl mutlu olmasını sağlayacağız, psikolojik sağlamlık olarak da tanımlanıyor” şeklinde konuştu.

Kişilik değiştirilerek mutlu olunmaz!

Duchenne gülümsemesine sahip olan kişilerin daha uzun yaşadıkları, daha sağlıklı oldukları ve mutlu evlilikleri olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Olaylara daha pozitif bakabilen bu kişiler pozitif psikolojinin tanımlaması içerisindeki kişilerdir. Pozitif psikoloji kişinin depresyona girmemesi için neler yapılabilir üzerinde çalışır. Kişinin hasta olmaması için bilimsel standartlar geliştirmek için çalışır. Psikolojiyi duygu, düşünce ve davranış olarak tanımlarız. Pozitif psikolojide buna dördüncü D yani değerler eklendi. Burada kültürler önemli, yerel olmadan evrensel olamıyorsunuz. Bir insanın kişiliğini değiştirerek mutlu edemezsiniz. O kişinin kimliğini ve kişiliğini olduğu gibi kabul edeceksiniz. Ondan sonra onun nasıl mutlu olacağına bakacaksınız. ” dedi.

Doğunun bilgeliği, Hz. Mevlana öğretileri Pozitif Psikoloji olarak bize sunuluyor!

Seligman’ın pozitif psikolojiyi tanımladığı zaman otantik mutluluktan bahsettiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Otantik mutluluktan kastettiği kişinin her şartta mutlu olması, bunu kişiye öğretmemiz gerekiyor. Dış nedene bağlı mutluluk mutluluk değildir, iç nedene bağlı olan mutluluktur” diye konuştu. Seligman’ın Doğunun bilgeliğini, Hz. Mevlana öğretilerini alıp bize pozitif psikoloji olarak sunduğunun altını çizen Tarhan ruh sağlığı profesyonellerinin pozitif psikolojiyi bilmeleri gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Tarhan, pozitif psikolojinin ruh sağlığını korumadaki önemine de dikkat çekti. Prof. Dr. Tarhan, pozitif psikolojinin bilimsel standartlarının belirlenmesi gerektiğini de kaydetti.

Açılış konuşmalarının ardından kongreye geçildi. Kongre Başkanı ve Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, kongre başkanı Doç. Dr. Tayfun Doğan, “Daha İyi Bir Yaşam İçin Pozitif Psikoloji” başlıklı konuşma yaptı.

Pozitif psikolojinin amacının iyi yaşam, mutluluk, iyilik hali ve ruh sağlığının yerinde olması gibi kişinin gündelik hayatında daha verimli ve üretken olmasını sağlamayı hedeflediğini belirten Doğan, “Pozitif psikoloji dünyada da yeni yeni çalışmaların yapıldığı bir alan. Kadim kültürlerin bu alana katkısı çok. Bu katkıya Türk İslam kültürünün de önemli katkıları olacağına inanıyoruz” dedi.

Mutlulukta ülke olarak 78. Sıradayız!

Türkiye’de çok yeni bir alan olan pozitif psikolojinin insanların mutluluğu aramalarına yardımcı olduğunu belirten Doç. Dr. Tayfun Doğan, Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyadaki mutluluk düzeyi oranının 5,4/10 ölçeğinde tespit edildiğini kaydetti. Dünyada 158 ülkede yapılan araştırma sonuçlarına göre Türkiye’nin 78’inci sırada olduğunu belirten Doç. Dr. Doğan, Türkiye ortalamasının da 5,3 olduğunu söyledi.

Doç. Dr. Doğan, Üsküdar Üniversitesi çatısı altında Pozitif Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurulacağını da belirterek bu alanda önemli çalışmaları yapılacağını kaydetti.

Dr. Jarden: Dünyanın pek çok sorununu gelecekte pozitif psikoloji çözecek!

Yeni Zelanda Pozitif Psikoloji Birliği Başkanı,  Auckland Teknoloji Üniversitesi’nden Dr. Aaron Jarden ise ”Pozitif Psikolojinin Tarihi/Geleceği” başlıklı sunumunu yaptı. Günümüzde çocuk ve ergen psikolojisinden aileye ve çevreye kadar pek çok alanda çözüm üretmeye yardımcı olan pozitif psikolojinin gelecekte dünyanın pek çok sorununu çözmede yardımcı olacağını söyledi.

Psikolojik Sağlamlık: Kendini Toparlama Gücü

Kongre kapsamında paneller de yapıldı. Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Şerife Işık’ın oturum başkanı olduğu “Psikolojik Sağlamlık: Kendini Toparlama Gücü” başlıklı panelde Doç. Dr. Işık, “Akademik Kendini Toparlama Gücü”,  Bahçeşehir Üniversitesi’nden Doç. Dr. Özlem Karaırmak, “Travmatik olay karşısında sihirli toparlanma gücü: Psikolojik sağlamlık”, Adnan Menderes Üniversitesi’nden Yrd. Doç.Dr. Didem Aydoğan, “Çiftlerde ve ailelerde ilişkisel yılmazlık”, Bahçeşehir Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Berna Güloğlu ise “Psikolojik Sağlamlık ve Dişlileri” başlıklı konuşma yaptı.

Duygusal Zekâ Gelişimini Destekleyici Pozitif Psikoloji Uygulamaları

Kongre kapsamında gerçekleştirilen panellerden birinde de çocuk ve ergenlerde duygusal zekâ gelişimini destekleyici pozitif psikoloji ele alındı. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi’nden psikiyatrist Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, uzman klinik psikolog Hande Sinirlioğlu Ertaş ve uzman klinik psikolog Nazende Ceren Öksüz çocuk ve gençlerde duygusal zekâ gelişimi ile ilgili önemli paylaşımlarda bulundu.

Kongre kapsamında “başarı”, “psikolojik sağlamlık”, “positive interventions”, “yaşamın anlamı”, “prososyal davranışlar”, “öznel iyi oluş”, “psikolojik iyi oluş”, “minnettarlık”, “psikolojik sermaye”, “empati”, “mutluluk”, “ergenlik ve pozitif psikoloji”, “iyimserlik”, “umut” başlıkları altında paneller gerçekleştirildi.

Ege Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Oytun Erbaş da “Mutluluğun Nörobiyolojisi” başlıklı bir konferans verdi.

Prof. Dr. Sinan Canan’dan “Yaratıcı Beyin”

Üç gün sürecek kongrede Prof. Dr. Erol Göka “Hayatın Anlamı Var mı?”, Prof. Dr. Sinan Canan ise “Olağanüstü Zihin Halleri: Yaratıcı Beyin”, Dr. Itai Ivtzan “İkinci Dalga Pozitif Psikoloji: Hayatın Karanlık Yönlerini de Kucaklamak”, Dr. Fredrike Bannink “Pozitif Bilişsel Davranışçı Terapi”, Doç. Dr. Ali Eryılmaz “Pozitif Psikolojinin Psikolojik Danışma ve Rehberlik Alanında Kullanılması” ve Fatmanur Erdoğan “Toplumsal Projeler İçin Yeni Bir Model: Yaşam Kalitesi” başlıklı sunumlar yapılacak.

Kongrede pozitif psikoloji ile ilgili konferanslar, panel, çalışma grupları, bildiri ve poster sunumları da gerçekleştirilecek.

Kongre 3 gün boyunca Üsküdar Üniversitesi Televizyonu tarafından da canlı olarak verilecek.

 

ÜHA


Türkiye’nin tek Türkçe Hilye-i Şerif çalışmaları Üsküdar’da sergilendi

$
0
0

İstanbul Sancaktepe Belediyesi Genç Gelecek ekibi tarafından hazırlanan ebru, hat, tezkip, kaligrafi alanındaki çalışmalar Üsküdar Üniversitesi’nde sergilendi. Eserler arasında Türkiye’te tek olan 2 adet de Türkçe Hilye-i Şerif çalışması yer aldı.

Davranış Bilimleri ve Sağlık alanında Türkiye’nin ilk tematik üniversitesi olan Üsküdar Üniversitesi, sanatsal çalışmaları da öğrencileriyle buluşturuyor.

Bu kapsamda İstanbul Sancaktepe Belediyesi Genç Gelecek ekibi tarafından hazırlanan 15 adet ebru, hat, tezkip, kaligrafi alanındaki çalışma, Üsküdar Üniversitesi’nde görücüye çıktı.

Her birinde 10 kişinin emeği bulunan çalışmalar arasında Türkiye’de tek olan 2 adet de Türkçe Hilye-i Şerif çalışması yer aldı.

ÜHA

Negatif duygular aslında pozitif duygulara bir basamak!

$
0
0

Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen 1. Avrasya Pozitif Psikoloji Kongresi’nin ikinci gününde sunum yapan Dr. Itai Ivtzan, hayatta karşımıza çıkan olumsuz duygularla baş etmede pozitif psikolojinin önemli bir etkisi olduğunu söyledi. Negatif duyguların insanı pozitif duygulara götürebileceğini vurgulayan Ivtzan, “İyi oluş için negatif yönleri de kucaklamak önemli” diyerek “Karanlık yönler, sıkıntı oluşturan duygu ve deneyimlerin üzerine gitmek potansiyel iyileşmeyi getirecektir.  Negatif duyguyla mücadele etmek yerine onu görmek, kabul etmek ve içselleştirmek onu yönetmeyi de beraberinde getiriyor. Uyum sağlayarak ondan bir şey öğrenmek ve sonrasında da onu yönetebilmek mümkün” şeklinde konuştu.

Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü tarafından gerçekleştirilen 1. Avrasya Pozitif Kongresi, devam ediyor. Kongreye katılan ulusal ve uluslar arası düzeyde uzmanın katıldığı kongrede, normal yaşamı daha doyumlu hale getirmeyi amaçlayan pozitif psikolojiyi her yönüyle ele alınıyor.

Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda düzenlenen kongrenin ikinci gününde University of East London Uygulamalı Pozitif Psikoloji Master Programı Yöneticisi Dr. Itai Ivtzan, “İkinci Dalga Pozitf Psikoloji: Hayatın Karanlık Yönlerini de Kucakmamak” başlıklı bir sunum yaptı.

Dr. Ivtzan, üzüntü, ölüm, ağır travmatik durumlar gibi hayatta karşımıza çıkan olumsuz duygularla baş etmede pozitif psikoloji uygulamalarının olumlu sonuçlar verdiğine dikkat çekti. Kendi hayatından ve yakın çevresinden örnekler veren Dr. Ivtzan, büyükannesi Jorjet Ivtzan’ın 18 yaşında Macaristan’da Nazi kamplarında kaldığını, annesini, babasını ve yakın çevresini burada kaybettiğini, duygusal ve fiziksel şiddete uğradığını anlatarak çok ağır travmalar geçirmesine rağmen insanlara karşı  her zaman olumlu, iyimser, yardım sever ve pozitif biri olduğunu söyledi. Dr. Ivtzan, büyük annesinin pozitif psikolojide rol model olarak kabul edilebilecek bir kişi olduğunu ifade etti.

Negatif duygulardan pozitif sonuçlar çıkarılabilir

Pozitif psikolojinin hayatın olumsuz ve karanlık yönlerini kucakladığına dikkat çeken Dr.Ivtzan, pozitif psikolojinin ikinci dalgasında ortaya çıkan görüşle üzüntü, ölüm, hayatın anlamını sorgulama gibi duyguların hayatın doğal bir parçası olarak kabul edildiğini söyledi. 

Negatif duygularla mücadelede farkındalığın önemli olduğunu belirterek Dr. Ivtzan,  “İyi oluş için negatif yönleri de kucaklamak önemli. Karanlık yönler, sıkıntı oluşturan duygu ve deneyimlerin üzerine gitmek potansiyel iyileşmeyi getirecektir.  Duygusal kabul psikolojik olarak daha sağlıklı bir yaklaşım getirmektedir. Negatif duyguyla mücadele etmek yerine onu görmek, kabul etmek ve içselleştirmek onu yönetmeyi de beraberinde getiriyor. Uyum sağlayarak ondan bir şey öğrenmek ve sonrasında da onu yönetebilmek mümkün. Deneyim yaşayabileceğin bir alan yaratabilirsen onu tanırsın ve tanıdıkça ondan korkmazsın. Negatif duygular böylece yönetilebilir” dedi. 

Pozitif psikoloji yaşamı daha anlaşılır hale getirmeyi amaçlıyor

Kongreye Hollanda’dan katılan  klinik psikolog Dr. Fredrike Bannink de “Pozitif Bilişsel Davranışçı Terapi” başlıklı sunumunda pozitif psikolojinin amacının psikoterapide ekside olan bireyi pozitif değerlere taşımak olduğunu belirterek “Eksi değerlerden artı değerlere gitmeyi öğretmeyi amaçlıyor. Pozitif psikoloji normal yaşamın daha anlaşılır olmasına odaklanır, iyi olma halini yükseğe taşımaya çalışır. Mutluluk, yaratıcılık, iyimserlik, iyi olma halini sürdürülebilir olmasını öğretir.  Puzzle’ın eksik parçasını doldurmaya amaçlıyor” dedi.

3 dakikalık olumsuz haberin etkisi 6-8 saat sürüyor

Günümüzde özellikle medyada yer alan olumsuz haberlerin kişilerin psikolojisini olumsuz etkilediğini belirten Dr. Bannink, “Sabahları sadece 3 dakika dinlenen olumsuz bir haberin etkisi 6-8 saat devam ediyor. Tam tersi 3 dakikalık komik bir haber kişiyi 6-8 saat boyunca olumlu etkiliyor. Dünyada son yıllarda pozitif habercilik kavramı geliştirildi. Sadece dünyadaki olumsuz haberler verilmiyor. Sorunlar da gösteriliyor ancak beraberinde çözüm önerileri de veriliyor” diye konuştu.

Prof. Dr. Sinan Canan’dan “Yaratıcı Beyin”

Kongrede Prof. Dr. Erol Göka “Hayatın Anlamı Var mı?”, Prof. Dr. Sinan Canan ise “Olağanüstü Zihin Halleri: Yaratıcı Beyin”, Doç. Dr. Ali Eryılmaz “Pozitif Psikolojinin Psikolojik Danışma ve Rehberlik Alanında Kullanılması” ve Fatmanur Erdoğan “Toplumsal Projeler İçin Yeni Bir Model: Yaşam Kalitesi” başlıklı sunumlar yapılacak.

Kongrede pozitif psikoloji ile ilgili konferanslar, panel, çalışma grupları, bildiri ve poster sunumları da gerçekleştirilecek.

Kongre 3 gün boyunca Üsküdar Üniversitesi Televizyonu tarafından da canlı olarak veriliyor.

ÜHA

  

Doç. Dr. Barış Bulunmaz, uluslararası medya kongresine katıldı.

$
0
0

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı, Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Bulunmaz, Antalya’da düzenlenen uluslar arası medya kongresine katıldı. Doç. Dr. Bulunmaz, ülkemizde teknolojiyle beraber değişen medyayı 

Antalya’da 20-23 Nisan 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilen 2. International Congress on Media Studies 2016’ya Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı, Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Bulunmaz da katıldı.

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi, Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Berlin Beuth Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen kongrede oturum başkanlığı da yapan Doç. Dr. Bulunmaz, “Türkiye’de Medya Endüstrisi ve Ulusal Gazetelerin Basılı ve Elektronik Ortamdaki İçeriklerinin Haber Kavramı Üzerinden İncelenmesi” başlıklı sunum yaptı.

Doç. Dr. Bulunmaz, teknolojiyle beraber iletişim ve medya sektöründe önemli gelişmeler ve değişmeler yaşandığını belirterek “Gazetecilik ve haber kavramı da insanoğlunun bilgilenme, merak etme ve yeni bir şeyler öğrenme istediğinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Kamuoyunu bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve bunun sonucunda da konuya dikkat çekerek bir algı oluşturma amacını taşıyan gazetecilik, haberin oluşturulması ve kamuoyuna aktarılması sürecindeki her aşamada hedef kitlesinin beklentilerini ve profilini dikkate alarak içeriğini oluşturmalıdır” dedi.

Yeni medya ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile birlikte birçok farklı platformlardan ve son derece hızlı bir şekilde değişen bir içerikle okuyucuya/kullanıcıya ulaşan haberin, her geçen gün bu değişimini ve yeniliğini devam ettireceğini belirten Doç. Dr. Bulunmaz, “Gazetecilik sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin buna göre bir strateji oluşturmaları ve hem basılı gazetelerindeki hem de elektronik ortamdaki içeriklerini birbirlerini tamamlayacak şekilde kurgulamaları gerekmektedir” dedi.

ÜHA

 

Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan: "İletişim Sağlıktır."

$
0
0

Sağlık Yönetimi Zirvesi’nde konuşan Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan, “Sosyal olmak iletişim içinde olmaktır. Kaliteli sosyal ilişkiler sağlığı olumlu yönde etkilemekte, bağışıklık sistemini güçlendirmekte ve stresi önlemektedir” dedi.

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan, Gelişim Üniversitesi'nde düzenlenen Sağlık Yönetimi Zirvesi'nde “Sağlıkta İletişimim Önemi”  konusunu anlattı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık tanımlamasına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Özkan, “Sağlık; yalnızca hasta veya sakat olmamak değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik halidir. Sağlığın tanımında geçen “sosyal bakımdan iyilik durumu”, insanın karşısına çıkan sosyal sorunların altında kalmamasını, ezilmemesini ve bu sorunlarla baş edecek gücü kendinde görmesi anlamına gelir. Bu yönüyle sağlık meslek mensubu, hastalarının sorunlara direnç göstermelerine yardımcı olan kimsedir. Kişinin kendini toplum karşısında güçsüz görmesi ve giderek sorunlar karşısında baş etme becerisini yitirmesi sosyal bir hastalıktır. Aile, yakın çevre, kuşak çatışması, işyeri sorunları karşısında çözücü tavır alamayan ve çaresiz kalan kimse de sosyal bakımdan hastadır. Toplumla iletişimden kopmayan ve rahatlıkla iletişime girebilen kimse sosyal anlamda sağlıklıdır” diye konuştu.

İletişim Sağlıktır

Yrd. Doç. Dr. Özkan, iletişimin sağlıkla aynı anlama geldiğini belirterek “Sosyal olmak, bedensel, ruhsal ve sosyal anlamda sağlıklı olmak demektir. İletişim sağlıktır. Sosyal olmak iletişim içinde olmaktır. Kaliteli sosyal ilişkiler sağlığı olumlu yönde etkilemekte, bağışıklık sistemini güçlendirmekte ve stresi önlemektedir. Sağlıkta iletişimin önemine rağmen, hastalarla sağlık personeli arasındaki iletişim, çoğu zaman, etkisiz ve sağlıksızdır. Eski tip aile doktorlarının, şimdiki modern tıp uzmanlarından daha empatik ve daha sağlıklı iletişimleri vardı. Günümüzde hemşirelik ve doktorluk hastaya daha az, bilime daha çok dayalı hale geldi. Sağlık personeli tıbbi görüşmelerde, hastaları özellikle psiko-sosyal yönleriyle de tanımalıdır.  Hastayı sadece beden yapısıyla tanımak yetmez” dedi.

 

ÜHA 

Çocuklar Üsküdar Üniversitesi Çocuk Şenliğinde eğlendi…

$
0
0

Üsküdar Üniversitesi ‘Benimle Oynar Mısın’ ve ‘Haydi Gülümse Kulübü’ öğrencilerinin düzenlediği Çocuk Şenliği’nde çocuklar gönüllerince bir gün yaşadı. Masal anlatıcısı Ümit Özkan’ın masalları, müzik kulübünün danslarıyla eğlenen çocuklar, keçe, dokuma, bowling, uçurtma gibi çalışma atölyelerinde birçok şeyi deneyimleme imkânı buldu.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi bölümü öğrencilerinin organizasyonu, ‘Benimle Oynar Mısın’ ve ‘Haydi Gülümse’ Kulübü öğrencilerinin desteğiyle Çocuk Şenliği’nin ikincisi bu yıl düzenledi.

Çarşı Yerleşkesi bahçesinde tam gün düzenlenen etkinlikte misafir çocuklar gönüllerince bir gün yaşadı.

Öğretim üyesi Ümit Ertem’in koordinasyonunda hazırlanan tiyatro, müzik ve animasyon gösterileri ile minikler eğlenceli saatler yaşadı. 

Yazar, masal anlatıcısı Ümit Özkan’ın masal saati ile çocuklar Özkan’ın anlattığı masalları ilgiyle dinledi.

Müzik Kulübünün dans ve çocuklarla müzik performansları ise çocuklara eğlenceli dakikalar yaşattı.

Çocuklar için atölye çalışmaları da düzenlendi.

Keçe, dokunma, müzik ritm, kurabiye süsleme, parmak boyama, bowling, geleneksel oyun, survivor, yüz boyama, uçurtma ve doğru yol yanlış atölyeleri ile çocuklar birçok şeyi deneyimleme imkânı buldu.

Bahçede kurulan balon, hediye, pamuk şekeri, fotoğraf ve diş bakım stantlarıyla da çocuklar eğlendi.

 

 

 

ÜHA

Artçıl Darbelere Dikkat!

Üsküdar Üniversitesi Tanıtım Filmi


Siyasal İletişim uzmanı Necati Özkan, Üsküdar Üniversitesi’nde iletişimcilerle buluştu…

$
0
0

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Siyasal İletişim dersinde Avrupa Siyasi Danışmanlar Derneği 2. Başkanı Necati Özkan’ı misafir etti. Gençlerle sohbet eden Özkan, Türkiye’de ve dünyadaki seçim kampanyalarını örneklerle anlattı.

Üsküdar Üniversitesi Nermin Tarhan Konferans salonunda gerçekleşen söyleşi, başta İletişim Fakültesi öğrencileri, öğretim üyeleri ve farklı fakültelerden gelen öğrencilerin katılımıyla gerçekleşti.

Aynı zamanda Öykü-Reklam Ajansı kurucusu olan Özkan, asıl işinin öncelikle reklam olduğunu söyledi. 5 önemli aşamanın tam anlamıyla belirlenip uygulanması sonrasında hedefin gerçekleşeceğinin altını çizen Özkan, bunları siyaset ve kampanya, strateji, konumlandırma, mesaj, yeni medya-seçmen olarak sıraladı.

Siyasal İletişim konusunda Türkiye’deki sayılı kişilerden olan Özkan, öncelikle seçimin ertesi günü oluşacak tablonun odak noktası olması gerektiği vurgusunu yaparak bununla beraber “kim kime neden oy veriyor?” , “bu oy potansiyelleri değiştirilebilir mi?” , “ne yaparsak sonuç değişebilir?” ve “nasıl bir sonuç başarı sayılabilir?” sorularının çalışmalarda kilit noktalar olduğunu anlattı.

Kampanya süreci içerisinde strateji, mesaj ve organizasyon aşamalarının çok kritik olduğunu anlatan Necati Özkan, seçmene doğrudan dokunan organizasyonların kalıcı etki bakımından çok önemli olduğunu katılımcılarla paylaştı ve bunlara ek olarak bir seçim kampanyasında en önemli etkenin ise strateji olduğunu söyledi.

Strateji ve taktik arasındaki farka değinen Özkan, stratejinin seçilen yol, taktiğin ise o yol üzerinde ama seçilen yola sadık kalarak verilen kararlar olduğunu aktardı. Özkan, “Stratejiye karar verme aşamasında 4 önemli soru var. Bunlar şimdi neredeyiz,  nerede olmak istiyoruz, oraya nasıl ulaşabiliriz ve oraya ulaşabilmek için ne demeliyiz?” diye konuştu.

Strateji oluşturmada önemli noktalardan birinin de Swot analizi olduğunu belirten Özkan, durum hakkında değerlendirme yaparken; güçlü yanlar-fırsatlar ve zayıf yanlar-riskler gibi durumların iyi tespit edilmesi gerekliliğini açıkladı.

Kampanya alanı seçmen zihnidir

Kampanya alanının sadece seçmen zihni olduğunu söyleyen Özkan, seçmen zihninde iz bırakmış kalıp düşüncelerin ise değiştirilmesi noktasının çok zor olduğunu aktardı. Aynı zamanda yapılan yanlış strateji hatalarının taktik çabaları ile asla düzeltilemeyeceğini vurguladı.

Dünyadan örnekler de veren Özkan, ABD Başkanı Obama’nın seçim kampanyasını tek bir kelime olan “change” (değişim) ile kazandığını belirtti. Buradan yola çıkarak siyasetçilerin az konuşarak, az kavram kullanarak ve bunlarla birlikte büyük bir anlam içeren konuşmalar yapması gerektiğini belirtti.

 

ÜHA

6. Uluslararası İletişim Dijital Dönüşüm Sempozyumu Bildiri Kitapçığı

Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı saha çalışmalarına devam ediyor

$
0
0

Gezi kapsamında Ziraat Mühendisi Öğr. Gör.  Furkan Tınmaz, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı  öğrencilerine  bahçedeki lavanta, adaçayı, biberiye, melisa, kekik,  ölmez çiçek ve çok sayıda tıbbi ve aromatik öneme sahip bitki hakkında bilgilendirmede bulundu.

Ayrıca gezi kapsamında aspir bitkisinden sabit yağ elde edilmesi uygulamalı olarak gösterildi.

Üsküdarlı tarih öğrencisi Exeter Üniversitesinde yüksek lisansa hak kazandı

$
0
0

Üsküdar Üniversitesi mezunları uluslararası alanda akademik çalışmalarına devam ediyor.  Üsküdar Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olmaya hazırlanan Balyer’in, Exeter Üniversitesi’ne yaptığı yüksek lisans başvurusu kabul edildi.

Programa 5 bin poundluk burs kazandığını belirten Balyer, İngiltere’deki King’s College London, Kent ve Leicester Üniversitelerinden de kabul aldığını ifade etti.

Üsküdar Üniversitesi öğretim üyelerinin yurt dışındaki yüksek lisans programına başvurmaları için kendilerini teşvik ettiğini belirten Can, başvuru süreci ve yüksek lisans hakkında; “Avrupa’da Eski Çağ Tarihi alanında İngiltere en iyi programı veren ülkeler arasında. Classics uzmanlaşma alanları mevcut. King’s College London eğitim almak istediğim okullar arasındaydı fakat burs çıkmadı. Exeter Üniversitesi’nden 5 bin poundluk burs almaya hak kazandım. Yüksek lisans programı 1 sene sürüyor. Yüksek lisanstan sonra bazı bürokratik işlemlerle İngiltere’de 2 sene çalışma iznim olacak. Tüm şartlar sağlanırsa orada kalmayı ve akademik çalışmalarıma devam etmeyi çok isterim.” dedi.

Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü öğrencileri “Masatenisi Turnuvası” düzenledi

$
0
0

Üsküdar Üniversitesi Güney Yerleşke A Blokta düzenlenen turnuvaya öğrenciler büyük ilgi gösterdi. “Sağlıklı Yaşam İçin Soru İşareti Kalmasın” mottosuyla yola çıkan gençler, sağlığın kıymetini yaşarken anlama konusuna dikkat çekmek istiyor. Turnuva kapsamında dereceye giren öğrencilere madalya takdim edildi.

İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü hocalarından Dr. Öğr. Üyesi Necla Polat da turnuva kapsamında öğrencilerle masa tenisi oynadı, maçlar boyunca ortaya renkli görüntüler çıktı.

Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş’un katılımıyla Türkiye-Ermenistan İlişkileri konuşuldu

$
0
0

“Türk-Ermeni İlişkilerini 1915 Olayları ile sınırlamamak gerekir”

Tüm yaşanan acılara ve trajedilere rağmen Türk-Ermeni ilişkilerinin 1915’te başlamadığını ve 1915’le de bitirilmemesi gerektiğini ifade eden Bozkuş, ilişkilerin 1915’in gölgesinden kurtarılması gerektiğini söyledi. Aksi halde bir yüzyıl daha bu kin ve nefretle gelecek kuşaklar zehirlenmeye devam edecektir diyen Bozkuş, Osmanlı Devleti’nde hoşgörü iklimi olduğunu ve bu iklimin bugün de devam ettirilmesi gerektiğini kaydetti.

“Türkiye Ermenistan’a barış elini birçok kez uzattı”

Bozkuş, 2001 TARC Türk Ermeni Uzlaştırma Komisyonu, 2004 VAT Viyana Türk-Ermeni Platformu, 2005 yılında TBMM tarafından oluşturulan Ortak Tarihçiler Komisyonu (OTK), 2008 yılındaki futbol diplomasisi, 2009’daki Zürih Protokolleri, 2010 Dünya Kupası Türkiye-Ermenistan Maçı, 2012 yılındaki Peynir Diplomasisi ve 2021’deki Türkiye Altılı Platform Önerisini Türkiye’nin Ermenistan’a uzattığı zeytin dallarından bir kısmı olarak sıraladı. Diğer yandan Bozkuş, henüz 1915 Olaylarının gündeme gelmediğini belirtti.

“Müzakereler pozitif iklimde devam ederse Ermenistan ile diplomatik ilişkiler kurulabilir”

Bozkuş, eğer Türkiye-Ermenistan ile Azerbaycan-Ermenistan arasında kalıcı barış sağlanırsa sınırların açılabileceğini ve tekrardan Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin kurulabileceğini vurguladı. Bozkuş, hâlihazırda normalleşme görüşmelerinin ABD, AB ülkeleri ve Rusya dâhil olmak üzere tüm taraflardan tam destek aldığını belirtti.

“Normalleşme önündeki engeller: Diaspora ve lobicilik faaliyetleri”

Bozkuş, diasporanın Ermeni terör örgütlerinin ortaya çıkması ve diğer terör yapılarıyla ortak hareket edilmesinde etkin olduğunu, bulunduğu ülkenin hem iç hem dış politikasına yönelik baskı uygulama gücüne sahip olduğunu ve bu şekilde Türkiye politikalarına da etki ettiğini ifade etti. Ayrıca Bozkuş, diaspora faaliyetlerinin yurtdışındaki Ermeni toplumu üzerinde olumsuz etkisinin yanı sıra Ermenistan’ın dış politikasını da olumsuz etkilediğine değindi. Bozkuş, diaspora faaliyetlerinin Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinin önünde en büyük engel olduğunu ifade ederken Ermeni nesillerin Türkiye’ye karşı kin ve nefret duygularını arttırdıklarını da sözlerine ekledi.

“Normalleşme herkesin yararına olur”

Bozkuş’a göre bölgesel ve küresel güçlerin bu coğrafyadaki tarihi emellerine bakıldığında bölgesel barış, huzur ve istikrar için normalleşme yegâne çözüm olabilir. Normalleşme ile bölgenin ekonomik, siyasi ve kültürel çehresinde ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşanabilir. Dahası Bozkuş, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinin AB’ye üyelik sürecine de olumlu etkilerinin olacağını ifade etti.

Etkinlik, soru-cevap kısmının ardından sona erdi.

Gönüllü gençlerin sessiz iyilikleri gönüllerin şehri Konya’ya nefes oldu!

$
0
0

Tıp Öğrencileri Birliği Başkanı Nihal Dülger: “Güzel kalplerle yolumuzun kesişmesiyle küçük kalplere umut olduk”

İyilik hareketinin tohumlarını atan Tıp Öğrencileri Birliği Başkanı Nihal Dülger; “Üsküdar Tıp Öğrencileri Birliği olarak bir köy okuluna yardım etmek düşüncesiyle yola çıktığımız projemizde güzel kalplerle yolumuzun kesişmesiyle büyüdü ve küçük kalplere umut oldu. Gönüllülük sevdasıyla yola çıkan bu güzel kalpler el ele verdi ve çocukların okulu yenilendi. Konya’nın Karatay ilçesine bağlı Sakyatan Köyünde bulunan Sakyatan İlkokulunda Karatay Belediyemizin desteğiyle tuvaletler yenilendi, dış cepheye bakım ve boya yapıldı ve tıp öğrencileri tarafından resimler çizildi. “Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.” diyerek emeği geçenlere teşekkür etti.

Nar Harekâtı Kulüp Başkanı Tuğba Malatyalı: “Eğitimde fırsat eşitliği sağlanana kadar köy okullarına ulaşmaya devam edeceğiz”

Üsküdar Nar Harekâtı Kulübü Başkanı Tuğba Malatyalı; “Üsküdar Nar Harekâtı Kulübü olarak Nar Masalları Derneğinin önderliğinde gerçekleştirdiğimiz tüm projelerimizde büyük gurur ve mutluluk duyuyoruz. Tüm çocuklarımızın nitelikli eğitim alabilmeleri adına 2022 Şubat ayında başlattığımız Nar Çocuk Kütüphanesi ve Nar Taneleri Anasınıfı projemizi Bursa’dan sonra Konya da gerçekleştirdik. Burada birçok kurumun iş birliğiyle yenilenen Sakyatan ilkokulunda Derneğimizin ve Kulübümüzün tüm gönüllülerine, emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Eğitimde fırsat ve imkân eşitliği sağlanana kadar köy okullarına ulaşmaya devam edeceğiz.” dedi.

Üsküdar Nar Harekâtı Kulübü gönüllüleri tarafından, Nar Çocuk Kütüphanesi, Nar Taneleri Anasınıfı ve Çocuklarla Nar Çocuk Atölyeleri gerçekleştirildi.

Sürdürülebilir Kalkınma Kulübü Başkanı Melissa Gündoğdu: “Yola çıkışların en güçlü yanı sevgi”

Sürdürülebilir Kalkınma Kulübü Başkanı Melissa Gündoğdu; “Gönlümüzdeki sevgiyi çocuklarla paylaşmak ve onların gözlerinde göreceğimiz mutlulukla yüreğimizi huzura kavuşturmak. Fikirlerin, yola çıkışların en güçlü başı ve sonu sevgi ve yaptığımız şeyin amacını bilmek. Saf sevgi, mutluluk, huzur bunlarla beraber geliyor ve yine gelecek. İyi şeyler yaparak, yaptığımız şeyin amacını iyi bilmek kaderin ve yolun bize getireceği şeyleri güler yüzle kabul etmek...” sözleriyle duyguların dile getirdi.

Sürdürülebilir Kalkınma Kulübü üyeleri tarafından ise okulun bahçesinde çocuklarla iklim krizi kapsamında bilinçlendirme atölyeleri yapıldı.

Doğa Sporları Kulübü Başkanı Mustafa Şanverdi: “Gönüllülük çalışmalarının, toplumdaki sosyal meselelerin çözümüne önemli katkıları var”

Doğa Sporları Kulübü Başkanı Mustafa Şanverdi; “Gönüllü gençlerin gönüllülük kültürünü çocuklara öğretmesi gerçekten çok önemli. Milli ve manevi değerlerimizi gönülden yaşayarak iyilik buluşmalarını gelecek nesillere aktarmanın heyecanını paylaşıyorum. Biz gençlerle birlikte oluşturulan ‘gönüllülük kültürü’, yenidünyamızda geleneklerimizden uzaklaşmadan bugüne ve geleceğe taşımaya çalıştığımız ortak bir değere de işaret eder. Bu ortak değerden daha fazla yararlanmak için gençlerle yapılan gönüllülük çalışmalarının, toplumdaki sosyal meselelerin çözümüne önemli artılar kazandıracağına inanıyorum…”

Doğa Sporları Kulübü tarafından, Konya içinde doğa yürüyüşü gençlerle ve çocuklarla Çevre Haftası kapsamında atölyeler yapıldı.

Yeni Nesil Kültür Platformu Başkanı Emre Kuşçu: “Pilot uygulamamızı anlamlı bir projeyle gerçekleştirmek büyük mutluluk”

Yeni Nesil Kültür Platformu Başkanı Emre Kuşçu ise; “Yeni Nesil Kültür Platformu olarak ilk pilot uygulamamızı böyle güzel ve anlamlı bir projeyle gerçekleştirmekten büyük mutluluk duyduk. İlk olarak Genç Beyinler Akademisi Direktörü Dr. Öğr. Üyesi Nebiye Yaşar hocamıza bizi bir araya getirip hiçbir zaman desteğini esirgemediği için çok teşekkür ederiz. Konya'da bizlerden desteğini esirgemeyen Karatay Belediyesine, Konya El Sanatları Kooperatifi Başkanı Şerife Ünal Yıldırım 'a, misafirperverliği ve azmi için Rafiye Hocamıza da teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ayrıca özel bir emek ortaya koyan Nar Masalları Derneği' ne çok teşekkür ediyorum.” dedi.

Yeni Nesil Kültür Platformu, Konya’nın tarihî ve kültürel mekânların gezilmesi, Konya’nın yöresel yemeklerinin tanıtılmasına destek verdi.

Nar Masalları Dernek Kurucu Başkanı İklima Çiçekdal: “Nar Çocuk Kütüphaneleri ve Nar Taneleri Anasınıflarını açmaya devam edeceğiz”

Nar Masalları Dernek Kurucu Başkanı İklima Çiçekdal kurdele kesimi öncesinde; “5 yıl önce çıktığımız Nar yolculuğunu şu an Nar Çocuk Kütüphanesi ve Nar Taneleri Anasınıfı ile taçlandırıyor olmaktan çok mutlu ve gururluyuz. Biz gönüllülerimizle her zaman masallarımızla farkındalık oluşturmaya çalıştık ama artık ‘Farkındalıklarımızla Masallardayız, Masallarla Kütüphanedeyiz!’ diyerek çıktığımız bu yolda bugün 2. durağımız olan Konya Karatay Sakyatan İlkokulu’nu yeniden inşa etmenin gururunu yaşıyoruz. Bundan sonra da her zaman gücümüzün yettiği kadarıyla eğitimde fırsat ve imkân eşitliğini sağlamak için köy okulların da hem Nar Çocuk Kütüphaneleri hem de Nar Taneleri Anasınıflarını açmaya devam edeceğiz. Aylarca süren hazırlık sürecinin ardından birçok kurumun desteğiyle beraber çıktığımız 3 günlük Konya yolculuğumuzu bugün okulumuzu çocuklarımızla buluşturarak tamamlıyoruz. Bu okulda emek vermiş yüzlerce insan bulunmakta burada açmış olduğumuz kütüphanemizi anasınıfımızı tüm Konya halkına öğrencilere ve öğretmenlere emanet ediyoruz. Bize destek olan gönüllülerimize, sponsorlarımıza destekçilerimize, Nar Ailemize çok teşekkür ederiz.” dedi.

Genç Beyinler Akademisi Direktörü Dr. Öğr. Üyesi Nebiye Yaşar: “Gönüllü gençler toplumun gerçek değeridir”

Üsküdar Üniversitesi Genç Beyinler Akademisi Direktörü Dr. Öğr. Üyesi Nebiye Yaşar; “Gönüllü gençler, toplumun gerçek değeridir. Gençlerin gönüllü çalışmalar aracılığıyla geliştirilmesi, toplum içinde güven ve dayanışmayı güçlendirecektir. Özellikle gençler için gönüllülük, iyi bir öğrenme yoludur. Gönüllü çalışmalar; gençlerin yetenek gelişiminde, takım çalışmasında, yardımlaşmayı öğrenmesinde, yeni yaşam deneyimleri kazanmasında, organizasyon yapmayı öğrenmesinde, farklı kurumları tanımasında, değer yargılarının gelişmesinde ve özgüveninin artmasında önemli fırsatlar sunar. Gençlerin gönüllülük yoluyla elde ettiği kişisel beceri ve yetkinlikler, gençlerin mesleki gelişimine de katkıda bulunarak, toplumun ortak sorunlarına çözüm bulunması ve toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi açısından da önemlidir. Asırlar öncesinden günümüze uzanan köklü geçmişimiz, nice irfan hazinelerini bağrında saklayan eşsiz coğrafyamız ve mirasçısı olduğumuz değerler bize gönüllü olmayı öğütler. Bu topraklarda yaşamış arifler, alimler, ozanlar, sanatkârlar; sazları ve sözleriyle bize gönüllülük şuurunu aşılar. Bu şuurla bizler yaptığımız her işi gönüllü olarak ‘gönülden’ yapmayı erdem sayar, gönüllülüğü kendimize yakıştırırız. Gönüllü gençleri; topluma çok yönlü katkılar sağlayan ve toplumsal problemlerin çözümünde aktif rol üstlenen, sorumluluk sahibi örnek gençler ve ‘gönüllü toplum liderleri’ olarak görüyorum. Ne kadar küçük olursa olsun, gönüllülük içinde gönülden yapılan hiçbir iyilik boşa gitmez. Ünlü düşünür Aristo’ya; ‘Yaşamın özü nedir?’ diye sormuşlar. ‘Başkalarına gönülden hizmet etmek ve iyilik yapmak…’ cevabını vermiş. Gönüllüler; yeryüzündeki şefkati, empatiyi, diğerkâmlığı, dayanışmayı, sabrı ve sevgiyi yansıtan kişilerdir. Yaşam, sevgi sanatıdır. Sevgi şefkat sanatıdır. Şefkat, paylaşım sanatıdır. Paylaşma yaşam sanatıdır. Öyleyse; daha iyi yaşamak için, yaşadığımız dünya için bir şey yapalım; ‘Gönüllü olalım, gönülden yapalım’ sözleriyle gönüllü olmanın önemine değindi ve bu projede emeği geçen herkese teşekkür etti.

“Nar Gibi Bereketli Bir Açılış Oldu”

Konya - Karatay Sakyatan ilkokuluna Kurulan Nar Çocuk Kütüphanesi ve Nar Taneleri Anasınıfının açılışına Karatay İlçe Milli Eğitim Müdürü Sami Sağdıç, Konya Karatay İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu, Konya Karatay Belediyesi Dış İlişkiler Müdürü Fuat Özcan, Konya El Sanatları Kooperatifi Başkanı Şerife Ünal Yıldırım, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Maltepe Gençlik Merkezi’nden Songül Dalkılıç katılım sağladı. 

Karatay İlçe Milli Eğitim Müdürü Sami Sağdıç program açılışında yaptığı anlamlı konuşmasında gençlerle yapılan gönüllülük çalışmalarının önemini vurguladı. Konya Karatay İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu “Sevgi’nin önemi hakkında yaptığı konuşmasının ardından yaptığı dua ile programa değer kattı.

Konya Karatay Belediyesi Dış İlişkiler Müdürü Fuat Özcan belediye olarak gençlere ve projelere verecekleri desteklerin devam edeceği müjdesini verdi. Gönüllülük sponsorlarından iş adamı Cüneyt Uğurluoğlu 3 günlük yolculukta gönüllü gençlere eşlik ederek deneyim ve tecrübe aktarımında bulundu.


Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dijitalleşme otizm için önemli bir risk faktörü”

$
0
0

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, otizme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Otizmin çocukluk döneminde tanımlanan nöro gelişimsel sınıflandırılan bir hastalık olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Otizm çok erken çocukluk döneminde başlıyor ve çocukluk döneminde teşhis koyulursa hastalığın tedavisi daha kolay oluyor.” dedi.

Sosyal iletişim ve etkileşimde yetersizliğe dikkat!

Otizmin belirtileri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Otizmin en önemli özelliği çocukluk ve erken çocukluk döneminde başlamasıdır. Aynı özellik daha ilerideki dönemlerde ortaya çıkarsa otizm değil, psikoz olarak tanımlanıyor. En önemli belirtilerden ilki, sosyal iletişim ve etkileşimde yetersizliktir. Otizmli çocuklarda çocuk daha yürümeye başlamadan yani neredeyse doğumla birlikte anlaşılabilecek bir belirtidir. Çocuğun sosyal iletişimi ve etkileşiminde yetersizlik vardır. Bebeğin 6 aylıkken agulamaya yapması lazım. 9 aylık bebekte ‘ce… eee’ gibi sesler çıkarması gerekir. 15 aylık bir bebeğin iki hecelik kelimeler kullanması lazım. Otizmli bebekler ve çocuklar bunları yapamıyorlar, geç yapıyorlar. Sosyal iletişimde kucağa alınmak istemiyorlar. Kucağa alınsa bile aşırı tepki verebiliyor, böyle sosyal iletişim ve etkileşim yetersizliği var.” uyarısında bulundu.

İnsan ilişkisel bir varlık

İnsanın ilişkisel bir varlık olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Otizmin aslında çevredeki insanlarla ilişki kurma bozukluğudur. Sosyal etkileşim doğumdan itibaren başlıyor. İnsan tek başına yaşamaya göre zihinsel olarak kodlanmamış. Muhakkak ilişki kurması lazım. Bebek doğduğunda ilk tepkisi ağlama. Neden ağlama? Anne karnından yani konforlu ortamından dışarı çıkmış. Ciğerlerine birden bire soğuk hava giriyor. Vücudu soğukla temas ediyor. Korkuyor, ağlıyor. Ağladığı zaman sığınacak biri lazım, anneye sarılıyor, annenin kokusu onu rahatlatıyor. Karnı aç olsa bile ilk ihtiyacı anneye bağlanma ihtiyacıdır.” dedi.

Otizm, duyguları kullanamamak demektir

Otizmli çocuklarda bu bağlanmanın yeterli gelişmediğini, hatta ileri düzeydeki otistik bireylerde anne kavramının bile gelişmediğini kaydeden Tarhan, “Bu kişiler için sadece bakım veren vardır. Sevgi alışverişi yoktur. Otizm, aslında sevgi duygusunu kullanamamaktır. Duyguları kullanamamak demektir. Otizmli çocuklarda ve kişilerde ilişkiyi kurma, sürdürme ve ilişkiyi anlama konularında yetersizlikler vardır. Otizmin bir nevi içe kapanma hastalığı olduğu söyleniyor. Bu çocuklar ya da bireyler yalnız kalmayı seçiyorlar, tercih ediyorlar, seviyorlar.” dedi.

Sınırlı tekrarlayıcı davranışlar ele veriyor

Otizmde diğer ana grup belirtilerin sınırlı tekrarlayıcı davranışlar olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu çocuklar ellerine aldıkları tabak gibi eşyaları ya da oyuncaklarını sürekli döndürür. Sözel iletişim kurmadan bu tür davranışlarda bulunur. Ya da çamaşır makinesi gibi dönen cihazları saatlerce seyrederler. Rutin şeylere aşırı bağımlılık vardır. Özellikle tekrarlayan davranış bazen o şekilde oluyor ki çevredeki alıştığı bir şeye aşırı derecede bağlanıyor. O değiştirildiği zaman çocuk aşırı derecede tepki veriyor.” diye konuştu.

Çok zekiler ancak sosyal ve duygusal zekaları gelişmiyor

Dostoyevski ve Einstein gibi dünya çapında tanınan kişilerin otistik denecek davranışları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Mantıksal zekâları üst düzeyde, dehalar ama duygusal yönden zayıflar. Mesela evlilik, yürütemiyorlar. Sosyal ilişkileri yürütemiyorlar. Bu kişilere otizmli denmiyor, genelde sözel olmayan iletişim bozukluğu deniyor. Bu kişiler sohbet edip paylaşım yapamıyor ama tek başına dahice işler yapabiliyor. Beyinlerinde deha adacıkları var ama sosyal ve duygusal zekâları yerlerde sürünüyor. Bu tip kişiler toplumda çok öne çıkmayan, aykırı ya da tuhaf tipler olarak değerlendirilen kişilerdir.” diye konuştu.

Otizmde artış gözleniyor

Dünya genelinde otizmde bir artış olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bizim öğrenci olduğumuz yıllarda otizm için 1000’de 2-3 vaka deniyordu. Şimdi 1000’de 10 olduğu belirtiliyor yani bu da yüzde 1 demek oluyor. Hatta günümüzde yeni doğanlarda 68 vakadan birinin otistik olduğu belirtiliyor. Bu da 68’e 1 demek yani bu oran da yüzde1’i bile geçtiği anlamına geliyor.Tüm dünyada bu artışın nedenleri araştırılıyor.” dedi.

Otizme neden olan etkenler araştırılıyor

Otizmin gelişmesinde “açık pencere dönemi” olarak değerlendirilen, doğum öncesi denilen anne karnındaki prenetal dönem, perinatal denilen doğum sırasındaki dönem ve postpartum denilen doğum sonrası dönemlerdeki bazı etkenlerin de araştırıldığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Doğumdan sonraki 0-3 yaş arası da önemli bir dönem. Otizmin gelişmesinde hava kirleticiler, manyetik etkiler, çevre kirliliği ve beslenme gibi faktörler araştırılıyor. O nedenle annenin gebelik döneminde ve gebelik sonrası dönemde temiz hava olan yerde bulunması ve iyi beslenmesi öneriliyor. Ayrıca geç anne yaşının da araştırıldığı biliniyor. Tüm dünyada annede 35 yaş sonrası doğumlar arttı. Geç gebeliklerin artmasının da %30 oranında otizme etki ettiğiyle ilgili yayınlar ve çalışmalar bulunuyor. Evlenme yaşının ilerlemesinin burada çok ciddi bir rolü oldu.” dedi.

Otizmden “buzdolabı anneler” değil hedef genler sorumlu 

Bu açık pencere döneminde annenin psikolojik sağlığının da çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:

“Anne ve bebeğin ruh sağlığı da temiz hava ve beslenme kadar önemli. Anne beynindeki stres, zamanla çocuğa da geçebiliyor. Bu stres sürekli ve uzun süreli olursa çocukta DNA hasarı yaptığına ilişkin çalışmalar bulunuyor. Stresli bir annelik varsa gebelikte  beyin asidik özellikte kimyasallar salgılıyor. Daha önce otizmle ilgili hep anneler suçlanırdı. Buzdolabı anneler denilirdi. Duygularını ifade etmeyen soğuk anneler nedeniyle çocukların otizmli olduğu iddia edilirdi ancak sonra anlaşıldı ki otizmde 15-20 tane hedef gen bulunuyor. Bu genlerin -20 oranındaki az bir kısmına kozatif gen deniyor. Yani bu gene sahip çocukta otizm ortaya çıkıyor. Ortam müsaitse gen, hatalı protein üretmeye başlıyor. Çevre iyiyse yani hava kirleticileri yoksa, sosyal ortam iyiyse o gen uyuyor, çalışmıyor ama çok stresli bir anne ve baba varsa, çocukta da o gen hatalı protein üretmeye başlıyor. Beyin kimyası bozuluyor, çocukta otizm ortaya çıkıyor.”

Otizmde erken teşhis önemli

Otizmde erken müdahalenin önemini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Otizmde en çok tespit edilen gecikmiş konuşmadır. 4 yaşı civarıdır. O zaman geç kalınmış oluyor. Otizm aslında 1 yaşında tespit edilirse hemen tedbir alınırsa düzelmesi çok daha hızlı ve kolay oluyor. Özellikle ileri yaşta gebe kalan anneler bazı belirtilere dikkat etmeli. Çocuk doğar doğmaz rüyasında güler ancak otistik çocuklarda bu gözlenmez. Bebek anneyi gördüğü zaman güler, sevinir, oynar. Anne ile bebek arasında mutlaka duygusal aktarım olmalıdır. Otizmli bebekte bu aktarım yaşanmaz.” uyarısında bulundu.

Yapılan araştırmaların kardeşlerden birisi otizmliyse diğer kardeşin otizmli olma ihtimalinin 4 misli daha fazla olduğunu gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Tek yumurta ikizlerinden birinde otizm varsa diğerinin otistik olma ihtimali %60. Bu da otizmin genetik boyutunun çok fazla olduğunu gösteriyor. Literatürdeki bazı çalışmalar sezaryen doğumun da otizmde önemli bir risk faktörü olduğunu söylüyor. Normal doğumda çocuk kanaldan geçiyor. Burada çocuğun birkaç saatlik mücadelesi çocuğun strese dayanıklılığını artırıyor. Bu durum testlerle ölçülmüş. Sezaryenle doğan çocuk ile normal doğumla dünyaya gelen çocukların stres oranları ölçüldüğünde sezaryenle yani ameliyatla doğan çocuklarda stres oranı daha fazla çıkıyor. Çocuğun dünyaya gelirken verdiği mücadele, onun hayattaki ilk dayanıklılık eğitimi oluyor.” dedi.

Yeni nesil tedavilerde zihin kuramı öğretiliyor

Otizmli çocukların empati duygusunun gelişmediğini kaydeden Tarhan, “1 yaşındaki otizmli çocukları bir odaya toplasanız biri ağladığı zaman hepsi ağlar. Niye ağlıyor? Çünkü empati duygusu gelişmemiştir daha. Ama başkasının ağlamasını kendi ağlaması zanneder. Beyin aynalama yapar. O da ağlamaya başlar. Bu gruptaki çocuklarda ağlama bulaşıcı olur. Çünkü beyin onun acısı – benim acım ayrımını öğrenememiştir. Buna zihin teorisi deniyor. Sadece insan çocuğunda bu var. Başkasının zihninden geçeni tahmin edebilmek hayvanlarda yoktur, bu insana özgü bir şeydir. Otistik çocukların beyni bunu yapamıyor. Yeni tedavi yöntemleriyle çocuğa zihin kuramı öğretiliyor. Otizm tedavisi olmaz diye de düşünmemek gerekiyor. Erken fark edilirse diğer çocuklarla beraber oynarken öğrenir. Otizmin düzeltilmesinde sosyal temas en iyi ve en önemli yöntemdir. O nedenle çocuk eğer kardeşi ya da arkadaşı yoksa 3 yaşından sonra muhakkak kreşe gönderilmelidir. Kreş ortamında yarım gün bile olsa gitmesi önemlidir. Apartman çocuklarında bu nedenle bu riskler vardır.” uyarısında bulundu.

Yeni nesil tedavi yöntemleri kullanılıyor

Otizmin tedavisinde kullanılan yöntemlere de değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yeni tedavilerden biri duyu bütünleme tedavisi. Otistik bireylerde daha önce 4 duyu ölçülüyordu. İnce motor, kaba motor becerileri, duyu becerileri ve sosyal becerileri. Şimdi duygusal beceriler de ölçülüyor. Beynin duygulardan sorumlu alanları tespit edildikten sonra duygusal becerilere karşı, karşı tarafın duygularını anlama, kendi duygularını fark etme ve onu kullanabilme becerisinin geliştirilmesi hedefleniyor. Nöro modülasyon tedavileri kullanılıyor. Beyin hücre uyarımı (TMS=Transkranial Manyetik Stimülasyon) yöntemleri kullanılıyor. Çocuğun gelişimi çok hızlanıyor. Çocuğun zihinsel gelişimi, davranışsal gelişimi, sosyal etkileşimi olumlu etkileniyor. Çocuk kucağa alınabiliyor, arkadaşlarıyla oynayabiliyor.” dedi.

Teknoloji kullanımı öğrenilmiş otizme yol açabiliyor 

0-3 yaş arasındaki dönemde çocuğa kesinlikle tablet ya da cep telefonu vermemek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Genelde anneler yemek yedirmek için bu cihazları kullanıyor. Çocuk bir süre sonra onsuz yapamamaya başlıyor. Dijitalleşme ve dijital çağın otizmde çok ciddi risklerden biri olduğu düşünülüyor. Çocukta sosyal izolasyona yol açıyor.” uyarısında bulundu.

Gecikmiş konuşmaya dikkat!

Gelişen teknolojiyle beraber çocuklarda hatta bebeklerde akıllı cihazla temas eden çocukların otizmli gibi belirtiler ortaya çıktığını kaydeden Tarhan, “Bu çocuklar otizmli gibi oluyor, bu duruma öğrenilmiş otizm diyoruz. Gecikmiş konuşma şikayetiyle geliyorlar. Çocuk 4 yaşında ve hala konuşamıyor. Bakıyoruz evde ucuz bakıcı dediğimiz televizyon var. Anne çocuğa vermiş bir tablet ve bütün gün ev işi ile uğraşıyor. Çocuk tabletle oynuyor ve çocukta sözcük üretme becerisi gelişmiyor. Gelişmeyince ne oluyor? Karşısında konuşan yok, zihinsel uyarı alamıyor. Tek taraflı taklit davranışı ortaya çıkıyor. Sözcük üretemediği için de beyin tembelleşiyor. Bir dönem bu duruma klip sendromu deniyordu. Televizyon ya da tablet ortadan kalkınca çocuk kısa sürede konuşmayı öğreniyor.” dedi.

Rus Evi Müdürü Sotniçenko’dan Üsküdar’a Ziyaret!

$
0
0

Rusya Bilim ve Kültür Merkezi Müdürü Sotniçenko ve beraberindekiler, Prof. Dr. Nevzat Tarhan il makamında bir araya geldi.

Ziyarete, Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölüm Başkanı Prof. Dr. Havva Kök Arslan da eşlik etti.

Rus Evi Müdürü Doç. Dr. Aleksandr Anatoliyeviç Sotniçenko, Tarhan ile planlanan projeler ve işbirlikleri hakkında görüş alışverişinde bulundu.

Görüşmede, Rus Evi Ankara’nın desteği ile Üsküdar Üniversitesi çatısı altında bir Rusya Çalışmaları Merkezi’nin kurulması da gündeme geldi.

Ziyaret, Prof. Dr. Tarhan’ın kitaplarını Rus Evi Müdürü Sotniçenko’a hediye etmesi ve hatıra fotoğrafı çekiminin ardından sona erdi.

Sorularla inatlaşmayın, kopuş olursa kısa bir mola verin!

$
0
0

Bildiğini unutma, yanlış işaretleme, işlem hatası yapma!

Üsküdar Üniversitesi Eğitim Kurumları ve Rehberlik Hizmetleri Yönetici yardımcısı, eğitim uzmanı Ertuğrul Tut, sınavlara birkaç gün kala YKS’de yapılması gerekenlere ilişkin önemli önerilerde bulundu.

Kaygılandığımızı nasıl anlarız?

Eğitim Uzmanı Ertuğrul Tut, 18-19 Haziran 2022 tarihlerinde gerçekleşecek YKS öncesinde adaylarda kaygıya bağlı bazı fiziksel belirtilerin ortaya çıkabileceğini söyleyerek “Fiziksel bazı belirtiler söz konusu oluyorsa yüksek kaygı düzeyinde olduğumuzu anlayabiliriz. Aşırı terleme, iştahsızlık, şiddetli baş ağrısı ve uyku düzeninin bozulması gibi belirtiler kaygı düzeyimizin yüksek seyrettiğinin göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.” ifadelerini kullandı.

Bildiğini unutma, yanlış işaretleme, işlem hatası yapma!

Kaygı düzeyinin yükselmesinin fiziksel belirtilerinin yanında bilişsel bazı sorunları da beraberinde getirebileceğini kaydeden Ertuğrul Tut, “Bildiğini unutma, doğru bildiğini yanlış işaretleme, işlem hatası yapma ve yanlış okuma gibi sınav performansınızı olumsuz etkileyecek sorunları da beraberinde getirebilir.” uyarısında bulundu.

Sınava kadar olan süreçte bu önerilere kulak verin!

“Gelin burada sınava kalan zaman diliminde ve ardından sınav esnasında bu tarz performansımız olumsuz etkileyecek unsurları nasıl bertaraf edebiliriz ona bakalım” diyen Tut, tavsiyelerini şöyle sıraladı:

Sınava kadar olan sürede zamanı verimli kullanmak oldukça önemli; her gün mutlaka deneme sınavı yaparak problemli olan konulara hızlıca dönüş yaparak yanlış yapılan ya da yapılamayan soruların çözümünü mutlaka yaptırmalıyız.

Deneme sınavlarında kendimize göre en iyi ders sırasını belirleyerek ve sınavlarda süre tutarak zamanı verimli kullanmalıyız.

Kalan 5-6 günlük sürede ülke gündeminden, sosyal medyadan zihnimizi yoracak mecralardan uzak durmalıyız.

Geleceğe yönelik olumsuz düşünceleri kafamızdan atabilmek için ileriye dönük, pozitif hayaller kurmalıyız.

Kendi rutinimizi oluşturarak kalan zaman diliminde bu rutinin dışına çok da fazla çıkmamalıyız.

Hedefimizin mutlaka şimdiye kadar oluşması gerekirdi. Eğer bir hedef koymakta zorlanıyorsanız en azında kendinize minimum bir sıralama hedefi koyabilirsiniz.

Yediklerimiz, içtiklerimiz oldukça önemli bu süreçte sağlıklı beslenmeye özen göstermeliyiz. Gün içerisinde bizi düşürecek gıdalardan uzak durmalıyız.

Kimi zaman kendimizle duyabileceğimiz şekilde konuşarak, kendimizi rahatlatmalıyız. Süreci olumlamak oldukça önemli.

Sınavdan 1-2 gün önce bizi fiziksel yoracak aktivitelerden uzak durmalıyız.

Sınav stratejini değiştirme!

Eğitim Uzmanı Ertuğrul Tut, sınav sırasında yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:

Öncelikle sürece vakıf olduğunu ve şimdiye kadarki tüm hazırlıklarının bu an için olduğunu unutma. Bu seni germesin tam tersi zaten sen şimdiye kadar yapmış olduğun denemelerle bu süreci yöneten kişiydin.

Sınav stratejini değiştirip sakın yeni bir şeyler denemeye kalkma test çözüm sıran denemelerde uygulamış olduğun ve senin için en iyi olan taktikle devam et.

İlk 10 dakika odaklanma problemi yaşadığın süreçtir. Bu esnada yanlış yapma ihtimalin de fazla olduğu için zaman planlamanı ilk 10 dakikada çözdüğün soruları gözden geçirecekmişsin gibi planla. Unutma ki yapacağın 1 net seni birçok adayın önüne geçirecektir.

Sınav esnasında zaman zaman kopuşlar yaşayabilirsin, bu çok normal. Kopuş yaşadığını hissettiğin anda başını kaldır, oturuşunu dikleştir, kalemi bırak ve burundan 3-4 saniye nefes alarak 6-8 saniyeye yayarak nefesi ağızdan ver. Bunu birkaç defa daha yap ve vücudunuzun gevşediğini fark edeceksiniz.

Sorularla inatlaşmayın. Zihin kimi zaman körlük yaşayabilir, çok iyi bildiğini düşündüğün ya da sonuna geldiğin ama bir türlü sonuca ulaşamadığında zamanını verimli kullanmak adına soruyla inatlaşmayı bırak ve daha sonra tekrar dönüş yap.

Zaman kontrolünü hiç bırakma

Zaman kontrolünü hiçbir zaman bırakma, planlamanı düzgün yaparsan yetiştirememe gibi bir problemin de olmayacaktır.

Zamanı verimli kullanacağın için turlama tekniği ile yanına işaret koyduğun sorulara mutlaka dönüş yap.

Sınav esnasında gereğinden fazla su tüketimi yapma.

Unutma kim ne derse desin, hayat senin hayatın. Kazanacağın bölümü okuyacak kişi de okulu bitirdikten sonra mesleği icra edecek olan da sensin. İleride yüzünde tebessüm bırakacak anılar biriktirmen ve gönlünce güzel bir sınav geçirmen dileğiyle.

İşte sel afetine karşı önlemler…

$
0
0

Dikkat! Derinliği bilinmeyen sularda yürünmemeli…

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Rüştü Uçan; sel afeti öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili önemli tavsiyelerde bulundu.

Sanayi bölgeleri riski yerler…

Dr. Öğretim Üyesi Rüştü Uçan, ‘Üniversitelerin yaptığı son araştırmalarda organize sanayi bölgelerinin çoğunun sel risk haritalarına göre riskli yerlerde olduğu tespit edildi’ dedi ve yerleşim yerleri ile sanayii alanlarının sel riski olan alanlarda kurulmasına izin verilmemesi gerektiğini vurguladı.

Sel öncesi hasarı azaltmak için neler yapılmalı?

Bir sel öncesinde hasar olasılığını azaltmak için bodrum pencerelerinin çevresine ve zemin seviyesindeki kapıların tabanına hava koşullarına karşı koruma macunu sürülmesi gerektiğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Rüştü Uçan,

“Suyun binadan uzaklaşmasını sağlamak üzere iniş boruları için drenaj konuttan yeterli bir mesafeye kurulmalı.

Bodrum kat giderlerine bir karter pompası ve sıfır ters akış valfleri takılmalı.

Önemli belgelerin sel hasarından korunabilmesi için bodrumda saklanmamalı, daha yüksek bir seviyede tutulmalı.

Eğer sel tahmin ediliyorsa dış gaz vanasını kapatılmalı.

Elektrikli, doğal gazlı veya propan ısıtma ekipmanını korumak için özel önlemler alınmalı.

Yeterli zaman varsa, nasıl devam edilmesi gerektiğine ilişkin talimatlar için elektrik veya yakıt tedarikçisine danışılmalı.

Elektrik, sel henüz başlamadıysa ve sigorta kutusunun etrafındaki alan tamamen kuruysa kapatılmasına dikkat edilmeli.

Kesici panelin yanında gücü kapatırken panelden uzağa bakılmalı ve bir el feneri bulundurulmalı.” dedi.

Su var ise elektriğe müdahale edilmemeli

Selin yakın olması durumunda evdeki mobilyaların, elektrikli aletlerin ve diğer eşyaların zemin seviyesinden yukarı katlara taşınmasını öneren Dr. Öğretim Üyesi Rüştü Uçan, sözlerine şöyle devam etti:

“Kirliliği önlemek için sel alanından böcek ilacı gibi toksik maddeler uzaklaştırılmalı. Bazı durumlarda evler kum torbaları veya polietilen bariyerlerle korunabilir. Su ve canlı elektrik kabloları öldürücü olabilir. Bu yüzden su varsa elektriği kesmek için müdahalede bulunulmamalı. Eğer tahliye gerekiyorsa ev hemen terk edilmeli ve yetkililer geri dönmenin güvenli olduğunu belirtene kadar eve girilmemeli. Evcil hayvanlar taşıma kabı ile taşınmalı, büyük hayvanlar ise tasma takılarak kontrol altında tutulmalı. Sel sırasında hangi alanların etkilendiğini, hangi yolların güvenli olduğunu, nereye gidileceğini ve yerel acil durum ekibi evden çıkılmasını istediğinde ne yapılacağını öğrenmek için radyo kanallarını takip etmekte fayda var. Kısa yolların kullanılması engellenmiş ya da tehlikeli bir alana yönlendirebilir. Bu sebeple mutlaka yetkililer tarafından belirtilen yollar takip edilmeli. Acil durum çantası da rahatlıkla ulaşılabilecek yerde bulundurulmalı.”

Su baskını olan alandan geçilmemeli

Derinliği bilinemeyeceği için ayakkabıyı aşan bir sel akıntısının çok kısa sürede karşı konulamayacak bir akıntı halini alabileceğini vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Rüştü Uçan, “Yürürken hızlı akan su kişiyi alıp götürebilir. Otomobil ile sel sularından veya alt geçitlerden geçilmemeli. Su göründüğünden daha derin olabilir ve araba sıkışabilir ya da hızlı su tarafından süpürülebilir. Su yüksekse ve hızlı akıyorsa köprüleri geçmekten kaçınılmalı. Hızla yükselen sulara kapılma durumunda otomobil stop ederse olduğu yerde bırakılmalı, şoför kendini ve yolcuları kurtarmalı.” dedi.

Sudan etkilenmiş cihazlar yangın riski taşır

Sel baskınından sonra eve dönülürken çok dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Rüştü Uçan, “Su baskınından önce ana güç anahtarı kapatılmamışsa, kalifiye bir elektrikçi kapatmanın güvenli olduğuna karar verene kadar tekrar eve girilmemeli. Sudan etkilenmiş olan cihazlar açıldığında şok veya yangın riski taşır. Elektrikli bileşenler tamamen temizlenmeden, kurutulmadan ve kalifiye bir elektrikçi tarafından incelenmeden hiçbir cihaz, basınç veya kanalizasyon sistemi kullanılmamalı. Ana elektrik panosu, güvenli olduğundan emin olmak için kalifiye bir elektrikçi tarafından temizlenmeli, kurutulmalı ve test edilmeli.” şeklinde uyarılarda bulundu.

İş yerlerinde nelere dikkat edilmeli?

İşyerlerinde sel acil eylem planı toplanma yerinin farklı olduğuna değinen Dr. Öğretim Üyesi Rüştü Uçan, tavsiyelerini şöyle paylaştı:

Talimat verilirse ana şalterlerdeki yardımcı programlar kapatılmalı ve cihazların fişi çekilmeli. Eğer ıslaksa elektrikli ekipmana kesinlikle dokunulmamalı,

İşyerini terk etmek gerekiyorsa akan suyun içinden geçilmemeli,

İşyerinde suyun ulaşamayacağı en uygun alan en üst alandır. Sel olmadan yeri daha önce tespit edilmiş olmalıdır,

Sel riski olan yerlerde önemli evraklar su geçirmez dolaplarda saklanmalı, 

Bir acil durum kiti oluşturulmalı ve bir işyeri iletişim planı yapılmalı,

İşyeri yükseltilmediği ve güçlendirilmediği sürece bir taşkın yatağında inşa etmekten kaçınılmalı,

Sel riski yüksek bir bölgede yaşanıyorsa işyerindeki fırın, şofben ve elektrik panosu yüksek bir alanda konumlandırılmalı.

Tıbbi ve Aromatik Bitkiler öğrencileri Kocaeli saha çalışmalarında…

$
0
0

Gezi kapsamında öğrencilerimize Bitki Sistematiği ve Herbaryumu açısından hem bilimsel bilgiler paylaşıldı.

Ayrıca, Üsküdar Üniversitesi Herbaryumunu zenginleştirmek için de bitkiler toplandı.

Öğrencilerin gezi boyunca mutlu oldukları ve bitkileri tanıdıkları için heyecanlı oldukları gözlendi.

Viewing all 782 articles
Browse latest View live